Bir gün bir delikanlı, dolaşırken ormanda, Vahşi hayvanlar sarmış, etrafını bir anda. Delikanlı korkmamış, gür sesiyle kükremiş; “Van minüt kapak olsun, bunca vahşete” demiş.
Hayvanlar şaşkın şaşkın, birbirine bakmışlar; Bu sert delikanlıya, kafaları takmışlar. İlk defa rastlamışlar, böyle âsî birine; Demişler ki; “Gömelim, bu çılgını derine.”
Acilen aramışlar, teşkilattan birini; Birleşmiş hayvanların genel sekreterini. Demişler ki; “Hey Banki, burada bir deli var, Bize küstahça kalkan, kocaman bir eli var.”
Derken.. Açlık bastırmış, kebap çekmiş canları; Lâkin, doyurmak zormuş, bu vahşî hayvanları. Demişler ki; “Asya’da, Afrika’da kebap bol, Çöp şişlere takarız, şöyle biraz kafa kol.”
Birkaç milyoncuk insan, doğranmış varillere; “Pişir!” emri verilmiş, küresel gorillere. Bu kitlesel kebabı, tıka basa yemişler, “Dünya beşten küçüktür, tartışılmaz” demişler.
Lâkin tehlikedeymiş, aslanların payları; Şu “van minüt” depremi, kırmış bütün fayları. Bakmışlar uyanıyor, Doğu’nun miskinleri; Hemen devreye girmiş, “paralel”in cinleri.
Öfkesinden köpürmüş, kâinatın imamı (!); Demiş ki; “Şeffaflaşsın, otellerin hamamı.” Ne var ki; ihânetin bohçaları açılmış; Şantaj montaj, ne varsa, ortalığa saçılmış.
En sonunda adâlet, dalâleti sollamış, Bir “van minüt” dünyayı, beşik gibi sallamış. Kimdir bu delikanlı? Merak ettim doğrusu, Peşinde binbir pusu, yok mudur hiç korkusu?
Ona göre bu dünya, korkulara değmezmiş; Dik başını, Allah’tan başkasına eğmezmiş. Anladım ki; bu destan, ezberleri bozacak, Bu mesajı tarihler, mahşere dek yazacak.