Yatarken yerde ilhadıyla haşr olmuş sefil efkar, Yanp edvan yükselmiş bu müdhiş heykel-i ikrar, Siyeh-reng-i dalalet bir bulut şeklinde maziler, Civarından kaçar, bulmaksızın bir lahza istikrar; Ziya-riz-i hakikat bir seher tavrında müstakbel, Gelir fevkinden eyler sermedi binlerce nur! sar. Deraguş etmek ister nazenin-i bezm-i lahfitu: Kol açmış her menarı sanki bir ümmid-i cür'etkar! O revzenler, nazariardan nihan didara müstağrak, Birer gözdür ki sıyrılmış önünden perde-i esrar. Bu kudsi ma'bedin üstünde taban fevc fevc ervah, Bu ulvi ku b benin altında efişan m eve mevc en var. Tecessüd eylemiş güya ki subhun ruh-i ıİıahmuru; Semadan yahud inmiş hake, Sina-reng olup didar! Tabiat perde-pfiş-i zulmet olmuş, habe dalmışken, O; güya kalb-i nuranisidir leylin, durur bidar. Evet bir kalbdir, bir kalb-i cuşacuş-i aşıktır, Ki cevfinden demadem yükselir bin nale-i ezkar. Nümayan cebhesinden Sadr-ı İslam'ın mealisi: O sadnn feyz-i eniasıyle güya bir yığın ahcar, Kıyametmiş de, yükselmiş de bir timsal-i nur olmuş. Nasıl timsal-i nur olmaz? Şu pek sakin duran divar, Asırlar geçti hala batılın piş-i hücfimunda, Göğüs germektedir, bir kerre olsun olmadan bizar. Bu bir ma'bed değil, Ma'bfid'a yükselmiş ibadettir; Bu bir manzar değil, didara vasıl mevkib-i enzar. Semadan inmemiştir, şüphesiz, lakin semavidir: Zemini olmayan bir cilve-i feyyazı havidir. * * * Bir infilak-ı safadır ki yar-ı canımdır, Sabahı pek severim, en güzel zamanımdır. Rida-yı leyli henüz açmaınıştı dest-i sema; Saba dahab-ı sükfindan ayılmamıştı daha, Feza-yı rfihda aksetti, es-sala-perdaz Müezzinin dem-i mahmfiru, bir hazin avaz. İçimde cfiş ederek lücce lücce istiğrak, Ezanı beklemez oldum; açılmadan afak, Zalamı sineye çekmiş yatan sokaklardan Kemal-ivecd ile geçtim. Önümde bir meydan Göründü; Fatih' e gelmiştim anladım, azıcık Gidince, ma'bede baktım ki bekliyor uyanık! Sokuldum artık onun sine-i münevverine, Oturdum öndeki maksfireciklerin birine. Feza-yı ma'bedin encüm-nüma meşa'ilini, O lem'a lem'a diziimiş ziya kavafilini Görünce geldi çocukluk zamanlanın yada... Neler düşündüm o sa'atte bilseniz orada! Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir: "Bu gece, Sizinle cami' e gitsek çocuklar erkence. Giderseniz gelin amma namazda uslu durun, Meramınız yaramazlıksa işte ev, oturun! " Deyip alırdı beraber benimle kardeşimi. Namaza durdu mu, haliyle koyverir peşimi, Dalar giderdi. Ben artık kalınca azade, N e aşıkane koşardım has ır lar üstünde! Hayal otuz sene evvelki hali pişimden Geçirdi, başladım artık yanımda görmeye ben: · Beyaz sarıklı, temiz, yaşça elli beş ancak; Vücudu zinde, fakat saç, sakal ziyadece ak; Mehib yüzlü bir adem: Kılar edeble namaz; Yanında bir küçücek kızcağızia pek yaramaz Yeşil s arıklı bir oğlan ki başta püskül yok. imamesinde fesin bağlı sade bir boncuk! Sarık hemen bozulur, sonra şöyle bir dolanır; Biraz geçer, yine rayet misali dalgalanır! Koşar koşar duramaz, akıbet denir "amm" Namaz biter. O zaman kalkarak o pir-i güzin, Alır çocuklar, oğlan fener çeker önde, Gelir düşer eve yorgun, dalar pek asilde Derin bir uykuya... Derken bu hatırat ı latif Çekildi aslına, artık haklkatin o kesif Likası başladı karşımda cilve eylemeye; . Zaman da kalmadı zaten hayali dinlemeye: Sağım, sol um, önüm, arkarn huşfi' a müstağrak Zılal i ade m iken, bir s ada bülend olarak, O kainat ı huzfi'u yerinden oynattı; Feza yı mahşere döndürdü gitti eb'adı! Suffif ayakta müselsel cibal-i velveledar Gibiydi. Her birisinden duyuldu sine-fikar, Birer enin-i tazarru; birer niyaz ı hazm, Ki kalb-i rahmeti sızlattı şüphesiz o enin! Eğildi sonra o dağlar huzur-i izzette; Göründü sonra o dağlar zemin-i haşyette! İnayetiyle Huda kaldırınca her birini, Semaya doğru o dağlar da açtı ellerini. O anda koptu yüreklerden öyle bir feryad, Ki ruhum eyleyecek taebed o dehşeti yad. Kesildi bir aralık inleyen hazin av az... N e oldu Arş 'a kadar yükselen o s uz ü güdaz? O cu ş içindeki iman? Evet, huruş ederek işte rahmet İ Subbfih, Bütün yüreklere serpildi kubbeden bir n1h: Ruh-i itminan.