Taşı aş diye yedirdiler senin yüzünden Boğazımıza dizildi taştan lokmalar. Ve yalnız zehir İçtik su diye yudum yudum senin yüzünden...
Halimizi hatırımızı soran olmadı. Kırk katır mı kırk satır mı diye sordular hep; Katırla satır arasında gidip gelirken, katıra bindirip satırı indirdiler. Senin Yüzünden. Uzadıkça uzadı kara gecelerimiz azap sakızı gibi. Sabahı masallarda dinledik. Kara topraktan başka sadık yâr bulamadık Veysel misâli. Onun göğsünde dindirdik
acılarımızı. Toprak okşadı saçlarımızı. Bir kan lekesi sırtımızda ve toprağın eli alnımızda... Senin Yüzünden. Tanımadığımız hicranlar, hiç görmediğimiz ıstıraplar, selâmımız sabahımız olmayan kederler çaldı kapımızı. Hepsi de bildiği adres bizim ki! ... Nasıl iş bilmem ki... Çat kapı biri düştü hergün. Buyur ettik 'Tanrı misafiridir' diye Yemedik yedirdik; Giymedik giydirdik. Yetemediğimiz an olmadı. Ömrümüzü yedirdik doysunlar diye.... Gençliğimizi giydirdik, güzelim ümitlerimizi giydirdik...
Dostlarla da zamanla ayrıldı yollarımız... Öyle özledik ki... Anadan ayrıldık, yârdan ayrıldık, arkadaştan ayrıldık... Ayrılıktan ayrılamadık. Ne zaman baksak yanımızda kalleşliğini görmediğimiz de bir o kaldı zaten. Bir de medrese... Yalnızlığım Senin Yüzünden. Ah! ... Bu derdi anlatamıyorum ki ben... Keşmir Vâdisi'nden Kerkük sokaklarına kadar lime lime ettik yüreğimizi. Bir Doğu Türkistan çadırında ilmik ilmik dökülen gözyaşı, Sibirya'ya Tatar sevki yapılan bir istasyondaki kan lekeleri, ümidini pamuk balyasına ip yapan Azeri oturdu gözlerimize... Hangisine ağıt yetiştirelim, şaştık kaldık! ... Kurudu gözlerimiz.
Yüreğimizle ağladık. Yüreğimizle! ... Senin Yüzünden... Senin Yüzünden... Ruhumda darb izleri var... Dağ delermişsin Ferhat... GeI de del bakalım şu dağları! Vardiyalı hafriyat amelesi gibisin benim yânımda. Bir görseydin deldiğin dağları Ferhat... Çöllerde gezermişsin Mecnun... Gel de gez tozuttuğum yollarda. Senin çilen, benimki yanında zamane müzikali gibi... Benim Leylâm, öyle nazlı, öyle nazlı ki.,. Benim çöllerim öyle taşlı, öyle sıcak ki... Senin çölün yakmadı topuğunu, benim yüzümü kavuran ampuller kadar... Senin yüzünden
Ruhumda darb izleri var... Bu derdi anlatamıyorum ki ben... Ama, Ben yine sana deliyim! Ben yine sana âşığım Sırılsıklam... Toprak hasretini dindirene kadar...