zoe’ydi adı ismim tanya dedi onlara (tanya; bursa cezaevinde
karşımda resmin bursa cezaevinde, belki duymamışsındır
bile bursa’nın ismini bursa’m yeşil ve yumuşak
bir memlekettir. bursa cezaevinde
karşımda resmin sene 1941 değil artık,
sene 1945 moskova kapılarında
değil artık berlin kapılarında
dövüşüyor artık seninkiler bizimkiler bütün namuslu
dünyanınkiler.. tanya; senin memleketini
sevdiğin kadar ben de seviyorum memleketimi seni astılar memleketini
sevdiğin için ben memleketimi sevdiğim
için hapisteyim ama ben yaşıyorum ama sen öldün sen çoktan dünyada yoksun zaten ne kadar az kaldın
orada on sekiz senecik… doyamadın güneşin
sıcaklığına bile… tanya; sen asılan partizan, ben
hapiste şair sen kızım, sen yoldaşım resmin üstüne eğiliyor
başım kaşların incecik,
gözlerin badem gibi renklerini fotoğraftan
anlamam mümkün değil fakat yazıldığına göre
koyu kestaneymişler. bu renk gözler çok çıkar
benim memleketimde de… tanya; saçların ne kadar kısa
kesilmiş oğlum memet’inkinden
farkı yok alnın ne kadar geniş, ay
ışığı gibi rahatlık ve rüya veriyor
insanın içine. yüzün ince uzun,
kulakladır büyücek biraz, henüz çocuk boynu boynun henüz hiçbir erkek kolu
sarılmamış anlıyor insan. ve püsküllü bir şey
sarkıyor yakandan süsünü sevsinler mini
mini kadın. arkadaşları çağırdım
bakıyorlar resmine; _tanya senin yaşında bir kızım
var. _tanya kız kardeşim senin
yaşında _tanya senin yaşında sevdiğim
kız bizim memleket sıcaktır bizde kıslar tez
kadınlaşır.. _tanya senin yaşında kızlarla okulda, fabrikada,
tarlada arkadaşız tanya; sen öldün ne kadar
namuslu insan öldü ve öldürülmekte ama ben, söylemesi ayıpmış gibi
geliyor bana ama ben yedi yıldır
kavgada hayatımı tehlikeye
koymadan hapiste de olsa da
yaşıyorum) sabah oldu tanya’yı
giydirdiler ama çizmeleri, şapkası,
gocuğu yoktu iç etmişlerdi onları torbasını giydirdiler torbada benzin şişelesi,
kibrit, kurşun, tuz, şeker…. şişelesi boynuna astılar torbasını verdiler
sırtına göğsüne bir de yazı
yazdılar “partizan” köyün meydanına kuruldu
darağacı atlılar çekmiş kılıcı halka olmuş piyade askeri zorla seyre getirdiler
köylüleri iki sandık üst üste iki makarna sandığı sandıkların üstüne yağlı
urgan sallanır urganın ucunda ilmik partizan kaldırılıp
çıkarıldı tahtına partizan kolları bağlı arkadan durdu urganın altında
dimdik.. nazlı boynuna ilmiği
geçirdiler bir subay fotoğrafa
meraklı bir subay elinde makine;
kodak bir subay resim alacak tanya seslendi
kolhozlulara ilmiğin içinden “ _ kardeşler üzülmeyin
gün yiğitlik günüdür. soluk aldırmayın
faşistlere yakın, yıkın, öldürün….” bir alman vurdu ağzına
partizanın genç kızın beyaz, yumuk
çenesine aktı kan fakat askerlere dönüp
devam etti partizan: “_ biz iki yüz milyonuz iki yüz milyon asılır mı? gidebilirim ben ama bizimkiler gelecekler teslim olun vakit
varken…” kolhozlular kan
ağlıyorlardı, cellat çekti ipi boğuluyor nazlı boynu
kuğu kuşunun fakat dikildi
ayaklarının ucunda partizan ve hayata seslendi insan “_ kardeşler hoşça kalın kardeşler kavga sonuna kadar duyuyorum nal seslerini
geliyor bizimkiler…” cellat bir tekme attı
makarna sandıklarına sandıklar yuvarlandılar ve tanya sallandı ipin
ucunda…