Huma Kuşu

Seferberlik ilan edilmiş ülkedeki tüm gençler okuyan okumayan tümü askere çağrılmıştır. Erzurum'un Ilıca nahiyesine bağlı Tikkir (Çiğdemli) köyünde Mustafa ve Gülbahar'ın dillere destan aşklarını bilmeyen yoktur. Evlenmelerine izin verilir ve evlenirler. Mustafa askere alınır. Gülbahar'ın iki gözü iki çeşmedir ama yapacak bir şey yoktur. Vatan savunmasıdır. Mustafa gitmiştir ve Gülbahar her sabah kalktığında bahçeye çıkar yavuklusunun yoluna uzun uzun bakarak geleceği günü bekler. Bekler ama ne gelen var nede haber. Gülbahar'ın bu durumu kaynanasını ve kayınbabasını çok üzmektedir. Gelin her geçen gün eriyip gitmektedir. Huma kuşuna bir cennet kuşu da denir. Çok yükseklerde uçar ve bu uçuşu günlerce sürer adeta bir haberci kuşu gibidir. Mustafa'dan yıllarca haber gelmez. Ev halkı artık umutlarını kesmek üzeredir. Kayınbabası gelinin her sabah yavuklusunun yolunu gözlemesini uçan kuşlardan haber istemesine o kadar üzülür ki bu ağıtı yakar. Huma kuşu yuvasından havalanan ve çok yükseklerde günlerce uçan bir kuştur. Mustafa'yı da Huma kuşuna benzeterek ve yine Huma kuşunun çok yüksekte uçması haberci bir kuş olmasına atıf ederek başlar söylemeye. Gülbaharın ağlaya ağlaya göz pınarları kurumuştur. Kayınbabası bakın nasıl söylemiş. Huma Kuşu Yükseklerden Seslenir Yar Koynunda Bir Çift Suna Beslenir Sen Ağlama Kirpiklerin Islanır Ben Ağlim ki Belki Gönül Uslanır Sen Bağ Olki Ben Bahçende Gül Olim Layık mıdır Yanim Yanim Kül Olim Sen Bey Olki Ben Kapında Kul Olim Koy Desinler Buda Bunun Kuludur Daha sonraları bu ezgi ağızdan ağıza dolaşır. Rahmetli Fazlı FİDAN ağabeyimizin 15.12.1967 yılında derlemesi ve Hulusi SEVEN ağabeyimizin de radyoya notalayıp söylemesi Erzurum türküleri literatürüne kazandırılmıştır.