Giryan isek ey dil n’ola canane bizimdir Bahr-i gamiz ol gevher-i yekdane bizimdir
Sofi senin olsun yürü var gerdiş teshih Biz rindleriz gerdiş-i peymane bizimdir
Huccetle senindir bilürüz savmea zahid Ferman-i şeh-i aşk ile meyhane bizimdir
Peymaneşümar olmağiçün lazım olursa Senden çekeriz sübha-i saddane bizimdir
Kimdir bizi men’eylecek bağ-i cinandan Mevrus-i pederdir gireriz hane bizimdir
Hirba ko dolaşsun serine mihr-i münirin Biz şem'a-i bezmiz per-i pervane bizimdir
Akl olsa safara-yi husumet bize Nabî Gam çekmeziz andan dil-i divane bizimdir
Urfalı Şair Nâbi
Bu yazıda Nâbî üstâdın ‘bizimdir’ redifli gazelini okuyup anlamaya çalıştım.
Giryân isek ey dil n’ola cânâne bizimdir Bahr-i gamız ol gevher-i yekdâne bizimdir
Ey gönül, bize ağlamak düştüyse ne var bunda; “bizim” diyebildiğimiz bir cânânımız varken buna niçin hayıflanalım?! Biz baştan başa gam denizi olmuşuz, herkesin peşinde koştuğu o eşsiz inci de bu denizin (bizim) derinliklerindedir, bizimdir.
[“Bizim” deyip sahiplendiğimiz öyle bir şeyimiz (cânânımız) var ki, ey gönül bu bahtiyarlık yanında döktüğümüz göz yaşı, lafını etmeye bile değmez. “İnci”ye ev sahipliği yapmak için deniz olmak gerekir, işte biz de onu yapmışız, gerçi gam denizi olmuşsak da ne gam!]
Sôfî seniñ olsun yürü var girdiş-i tesbîh Biz rindleriz girdiş-i peymâne bizimdir
Ey sofu, yürü git yoluna; sen tesbihini döndürüp dur, onun devri senin olsun. Biz rindleriz, bize lazım olan, kadehimizi elden ele döndürmektir, biz bu devri benimseriz. […] Hüccetle seniñdir bilürüz savma’a zâhid Fermân-ı şeh-i aşkla meyhâne bizimdir
Elinde delîlin var, biliriz ki ibâdethane senindir ey zâhid. Sen de bil ki, aşk pâdişahının fermânı ile meyhâne de bize tahsîs edilmiştir, bizimdir. […]
Peymâne-şümâr olmağiçün lâzım olursa Senden çekeriz sübha-i sad-dâne bizimdir
Ola ki, devirdiğimiz kadehleri saymak için lazım olur ise; sendeki doksandokuzluk tesbih var ya, işte onu kullanırız, o tesbih bizim sayılır. […] Kimdir bizi men’ eyleyecek bâğ-ı cinândan Mevrûs-i pederdir gireriz hâne bizimdir
Bizi Cennet’e girmekten kim alıkoyabilir şaşarım; o bize (Âdem) babamızdan miras kaldı; gireriz, ev bizim evimizdir. [Şair zekası.. Kanaatimce gazelin en ilginç ve şöhretli beyti. Hz. Adem Cennet’te iken yeryüzüne indirilişine ve bizlerin de Hz. Adem’in soyundan geldiğimize atıfla vardığı sonuç; madem ki Hz. Adem bizim babamızdır ve Cennet de onun evi idi, o halde orası bizim de evimizdir. Dolayısıyla kimse insanı kendi evine girmekten men’ etmez, etmemesi gerek.] Hırbâ ko dolaşsıñ serine mihr-i münîriñ Biz şem’a-i bezmiz per-i pervâne bizimdir
Bırak, gökkuşağı güneşin başına dolansın dursun, onun hareketine tâbî olsun. Biz ancak meclisde bir ‘mum’uz, öyle görkemli gökkuşağımız yoksa da etrafımızda dönen bir pervane her zaman bulunur, ve onun kanatları bizimdir. […] Akl olsa saf-ârâ-yı husûmet bize Nâbî Gam çekmeziz andan dil-i dîvâne bizimdir
Ey Nâbî, akıl bizimle kendisi arasına husûmet safları ihdâs etse, duvarlar örse; bundan gam çekmeyiz, nasıl olsa deli gönül bizimdir. [Bu da altı çizilmesi gereken bir beyit. Bu nasıl bir iyimserlik, bu nasıl bir dirayet ki akıl gibi paha biçilmez bir değerden mahrum kalınması halinde bile pes etmemenin bir yolunu ve gerekçesini bulup telkin ediyor. “Aklın sana sırtını dönse bile bir deli gönül sana yeter ey Nâbî, gam çekme!” diyebiliyor.]
-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-
İnsan bir kere müstağnî olmayagörsün. Zahiren malik olduğu hiç bir şey olmasa da doğru yere bakınca, gerçekte sahip olduğu hazineyi farkedip bu derece rahat olabiliyor demek ki.. Hey gidi koca şair, ruhun şâd olsun!