Daha pek yavru, pek küçükken ben, Büyük annem tutardı alnımdan. “- Bana bak, böyle dilberim” derdi. Sonra mâh-ı nev-incilâya bakar, Leb-i mağmûmunu bir bükâ saklar, Bir hitâb-î semâyi dinlerdi. Ey hayatımda her doğan derdi Kalbeden bir ziyâ-yi hissîye, Bu duâsiydi eski bir rûhun Sis ve zulmette gizli âtiyye. Leyle-î gayb, sırr-ı müstakbel, Çeşm-i sâfında hasta bir çocuğun Gizli fecrin ziyâlarından emel, Bir tesellî-î mihribân alacak, O harâbât-ı târ ü sâkitiye Doğacak belki bir ziyâ-yı şafak. Böyle her nev-hilâli seyretti, O soluk göz ki şimdi topraktan Seyreder başka bir hilâl-i semen, Ben ki efsâne-î tahayyülden Hep hayatımda bir emel taşıdım O solan şi’r-i sâf ü mağmumumu Hep o mazîyle duymak isterdim, Gözünün samt-ı pür-füsûnunda. Gel bu şâmın gümüş sükûtunda Bu sadeften hilâle karşı senin Bir yeşil bûse saklayan gözünün Göreyim cennetinde âtimi.