Sezai Karakoç (d. 22 Ocak 1933, Ergani, Diyarbakır) , Türk şair, yazar,
mütefekkir ve siyasetçi.
Çocukluğu Ergani, Maden ve
Dicle ilçelerinde geçen ve 1938 yılında Ergani'de 3 ay ilkokul öncesi ihtiyat sınıfına devam eden Sezai Karakoç,
ilkokulu 1944'te Ergani'de bitirdi. Daha sonra Maraş Ortaokulu'na
parasız yatılı olarak kayıt oldu. 1947'de burayı bitirerek Gaziantep'te yine
parasız yatılı lise öğrenimine başladı. Gaziantep Lisesi'nden 1950'de
mezun edildi. Felsefe okumak istediği için İstanbul'a gitti. Babasının isteği
ilahiyat fakültesiydi. Kendi parasıyla okuyamayacağını anlayınca, parasız
yatılı kısmı bulunan siyasal bilgiler fakültesi sınavına girdi. Sınav
sonuçlarını beklerken de felsefe bölümüne kayıt yaptırır; şayet sınavı
kazanamazsa felsefe tahsili yapacaktır.
Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi'ni kazanarak başladığı yüksek öğrenimini 1955'te fakültenin
mali şubesinden mezuniyetle tamamladı. Mecburi hizmet sebebiyle Maliye
Bakanlığı’nda Hazine Genel Müdürlüğü dış tediyeler muvazenesi bölümüne atandı.
Edebiyat Yazıları I'deki ilk
yazı metafizik ile ilgilidir. Bu, hangi kavramlara önem verdiğini göstermesi
bakımından önemlidir.
Karakoç geleneksel şiire de
yaklaşır, ancak dili farklıdır. O, modern şiirin diliyle şiirlerini yazmıştır. Poetikasını anlattığı ikinci yazı soyutlama ile ilgilidir.
Nitekim modern sanat genel anlamda soyutlamaya dayanır. Ona göre şair, şiiri
soyutlamada bırakırsa eksik bırakmış olur, tamamlanması için şairin tekrar
somutlaştırması yani soyutlaştırdığı şeyi tekrar yeni bir bağlama oturtması
gerekir. Bunu da Diriliş kavramına bağlar.
Sezai Karakoç, şairin genel
çizgilerini, "pergünt üçgeni" dediği üç ilkeyle anlatır. Peer Gynt,
Norveçli yazar Henrik İbsen’in en ünlü oyunlarından biridir. Karakoç,
Pergünt’ün, hayatında bu ilkeleri yaşadığını belirtir ve bu ilkeleri şiire
tatbik eder: Şair, Kendi Kendisi Olmalı: “Şairin kendi kendisi olabilmesinin
biricik yolu, değişmek, başkalaşmaktır.”
Şair, kendine yetmeli: "Eserinin tohumunu ve geliştirecek iklimini, şairin kendi
varlığından alması anlamına gelir yeterlilik ilkesi. Yâni fildişi kuleyi biz
dışına çeviriyoruz; evren şaire bir fildişi kule olmalı; şafakta kaybettiği
güvercinleri, şair, bir ikindide bulabilmeli."
Şair, kendinden memnun olmalı: "Eserin şairini sevinçle titretmesi demek bu. Şair, eserini
sevmeli. Onu okşamalı, ama yaramazlıklarına da göz yummamalı. Beğenmediği
davranışlarını gücendirmeden ona anlatmalı onu kendini düzeltmeye kandırmalı ve
bunu da inandırmalı ona. 'Beni andırıyor, ah, beni o' demeli."
Memnunluk ilkesinin temeli, sevinçtir. Yaşama
sevinci değil “yaşatma sevinci”dir.