REYHANİ

Âşık tarzı şiir geleneğinin günümüzdeki en büyük temsilcilerinden biri olan Âşık Yaşar Reyhani

Âşık Yaşar Reyhani, 1934 yılının Eylül ayında Erzurum'un Pasinler ilçesine bağlı Alvar köyünde dünyaya gelmiştir. Hayatta iken şairin kendisinden alınan bilgilere göre büyük dedesi Muhittin, Ahıska muhaciri olarak Erzurum'a gelmiş ve 93 Harbinde şehit düşmüş, onun oğlu Kâmil Usta Erzurum'da bir süre ticaretle uğraştıktan sonra Alvar'a yerleşmiş, onun oğlu olan Recep Usta ise Alvar'da kalarak çiftçilikle geçimini sağlamıştır. Yaşar Reyhani, Recep ile Alvarlı Mail Ağa'nın kızı Yıldız'ın evliliklerinden dünyaya gelen altı çocuğun üçüncüsüdür.


SEÇME ŞİİRLERİ




Yaşar, ilkokulu bitiremez, üçüncü sınıftan ayrılmak zorunda kalır

Babası, ortakçılık ve çobanlık yaparak geçimini sürdürdüğü için Yaşar'ın çocukluk yılları Alvar yakınındaki Pasinler'in Tepecik ve Horasan'ın Aşağı Tahir Hoca köylerinde geçer. Aşağı Tahir Hoca Köyü'nde iken ilk öğrenimini yapmak üzere Horasan ilçe merkezine gidip gelen Yaşar, ilkokulu bitiremez, üçüncü sınıftan ayrılmak zorunda kalır. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra 1960'lı yıllarda dışarıdan bitirme sınavlarına girerek ilk ve ortaokul diploması alır.



Yaşar'a rüyasında ihtiyar bir kişi tarafından şerbet sunulur, Alvarlı Mehmet Lütfi Efendi avucuna bir boncuk bırakır

Okuma yazma öğrendikten sonra Tevfik adlı komşusundan temin ettiği Kerem ile Aslı hikâyesi, Emrah ve Sümmani ile ilgili kitapları okumak Yaşar'ın öncelikli uğraşlarından biri hâline gelir. 12-13 yaşlarında iken Aşağı Tahir Hoca köyünün yakınındaki Göreşken Baba Türbesi civarında uykuya dalan Yaşar'a rüyasında ihtiyar bir kişi tarafından şerbet sunulur, ancak onu içme imkânı bulamaz. Alvarlı Mehmet Lütfi Efendi avucuna bir boncuk bırakır. O esnada yattığı yerin yakınından geçmekte olan atların ayak sesiyle uyanır. Uzun bir süre bu olayın şaşkınlığını üzerinden atamayan Yaşar'da hastalık belirtileri görülür. Çevresi tarafından akli dengesinin bozulduğu biçiminde yorumlar yapılır. Hocalara baktırılır, doktora götürülür. Çeşitli tedavilerden sonra sağlığına kavuşur.



Sevdiği kızın biriyle zorla evlendirilmesi, bir yıl sonra eşinden ayrılıp kısa bir süre sonra da vefat etmesi Yaşar'ı büyük acılara sürükler

Yaşar, rüyasını takip eden günlerde başlayan ve birkaç yıl devam eden aşkını 16-17 yaşlarında iken açıkça ifade etmeye başlar. Hatun adlı komşu kızını sevmektedir. Kendisini âşık şiirinin büyülü atmosferinde bulan Yaşar, kırık dökük, şiire benzeyen ilk mısraları da bu dönemlerde söylemeye başlar. Babasıyla birlikte gittikleri Sarıkamış'ın Islamsor köyündeki bir tanıdığından kavak ağacından yapılmış eski ve kırık bir saz alır. Sazın telleri de kırılmıştır. Köyüne döndükten sonra saza benzeyen bu eski tahta parçasına ince elektrik kablolarını bağlayarak onunla oyalanmaya başlar. Sevdiği kız Hatun'un komşu köyden biriyle zorla evlendirilmesi, bir yıl sonra eşinden ayrılıp kısa bir süre sonra da vefat etmesi Yaşar'ı büyük acılara sürükler.

Aşık programlarının müdavimi olur

Bu dönemlerde asıl köyü olan Alvar'a dönen âşığımız Hasankale adıyla da anılan Pasinler ilçe merkezindeki kahvehanelerde yapılan âşık programlarının müdavimi olur. O yıllarda Hasankale'nin belli başlı âşık mekânları olan Samet Ağa'nın kahvesi ile Pehlivan Ethem Bey'in kahvesinde Doğu Anadolu'nun güçlü âşıkları fasıllar yapmaktadırlar. Bu fasılların dikkatli bir dinleyicisi olan Yaşar, burada ünlü âşıklardan Bayburtlu Hicrani, Yusufelili Ali Huzuri, Sarıkamışlı Dursun Cevlani, Kağızmanlı Cemal Hoca, Murat Çobanoğlu'nun babası Karslı Âşık Gülistan, Posoflu Müdami, Ardanuçlu Efkâri gibi âşıklarla tanışma imkânı bulur. Bozuk, eski sazıyla zaman zaman bu âşıklara eşlik eder, müstakil şiir denemeleri ortaya koyar ve karşılaşma örnekleri verir.



Hicrani tarafından "Reyhani" mahlası teklif edilir. O da kabul eder ve şiirlerinde bu mahlası kullanmaya başlar

Askerlik dönüşü Alvar köyünden Erzurum'a göç ederek Yukarı Habip Efendi mahallesine yerleşir. Erzincankapı semtinde bulunan Bingöl Kahvesi ile Gölbaşı'nda faaliyetlerini sürdüren Müştak'ın ve Kompostu'nun kahvelerinde, ayrıca Mahallebaşı ve Tebrizkapı'daki kahvelerde saz çalıp şiir söyleyerek, hikâye anlatarak programlar yapar. Askerlik öncesinde Hasankale'de görüşüp tanıştığı Âşık Hicrani ile Erzurum'da da görüşür. Behçet Mahir'in de bulduğu bir ortamda o güne kadar "Dertli" mahlasını kullanan şaire Hicrani tarafından "Reyhani" mahlası teklif edilir. O da kabul eder ve şiirlerinde bu mahlası kullanmaya başlar. Hicrani ile birlikte Ispir, Bayburt, Erciş, Van ve Ahlat'a giderek âşık tarzı şiir geleneğini yakından tanıma ve dönemin ünlü âşıklarıyla karşılaşma fırsatını yakalar. Reyhani, usta olarak kabul ettiği Hicrani'den başka en çok Nihani, Cemal Hoca, Huzuri, Dursun Cevlani ve Turan Şahbaz (Mihmani)'dan etkilendiğini belirtmektedir. Özellikle Turan Şahbaz'la uzun yıllar birlikte olmuş ve onun âşıklık konusundaki tecrübelerinden yararlanmıştır.

Bu dönemde giderek ünü yakın çevresine yayılan Reyhani, Erzurum dışında Narman, Oltu, Olur, Şenkaya, Göle, Kars, Ardahan gibi ilçe ve illere çağrılır.

1960 yılında "Yılmaz" olan soyadını "Reyhani" biçiminde değiştirir. Böylece "Reyhani", şairimizin hem soyadı hem de mahlası olur. Âşık Reyhani'nin hayatında 1960 yılının en önemli olaylarından biri annesini kaybetmesi, diğeri de bir yıl süren mahkûmiyetidir.

Âşıklığı bir meslek olarak kabul eden ve geçimini sazıyla sağlamaya çalışan Reyhani, 1967 yılında Erzurum Belediyesi'nde memur olarak çalışmaya başlar.

Ancak bu görevini uzun süre devam ettiremez. Bir yıl süreyle yaptığı zabıta memurluğundan istifa eder, istifasının en önemli sebebi, asıl mesleği olan halk ozanlığının bir gereği olarak sık sık Erzurum dışına çıkmak istemesi ve her çıkışta karşılaştığı izin problemidir. Reyhani, 1968 yılında Konya âşıklar bayramına âşık olarak katılan ve Sarıcakız mahlasıyla şiirler söyleyen İlkin Manya ile tanışır. Meslektaşlık düzeyinde başlayan ilişkileri 1970 yılında evliliğe dönüşür; ancak bu ikinci evlilik uzun sürmez. Reyhani, bir yıl sonra ikinci eşinden ayrılmak zorunda kalır.

Erzurum Halk Ozanları Kültür Demeği'nin başkan olur

1976'da Gölbaşı semtinde Âşık Nuri Çıraği ile birlikte açtığı âşıklar kahvesi ile geleneğe hizmet eden Âşık Yaşar Reyhani, aynı yıl içinde kuruluşunu gerçekleştirdiği Erzurum Halk Ozanları Kültür Demeği'nin başkanlığını 1989 yılına kadar yürüttü ve aynı yıl Bursa'ya yerleşti. 1998 yılında geçirdiği rahatsızlığın ardından uzun bir süre tedavi gördü. Bu süre içinde sanatını icra etmekte zorlandı. 10 Aralık 2006 tarihinde Bursa'da vefat etti ve Bursa'nın Yıldırım ilçesindeki Değirmenönü Mezarlığı'na defnedildi.

Reyhani'nin Mansuri, Meryem, Yasemin, Leyla, Yüksel, Ozan, Hülya adlarında yedi çocuğu dünyaya gelmiş, bunlardan Yüksel 1995 yılında vefat etmiştir. Hayatta olan çocuklarından Mansuri ve Ozan saz çalıp şiir söyleyebilmekte, Yasemin ise şiir yazmaktadır. Yüksel Reyhani de ileri düzeyde saz çalarak âşık tarzı şiir geleneğini farklı bir yorum ve üslupla sürdürmekte idi.

Günümüz âşıklarının tümü, Reyhani'den şu veya bu şekilde etkilenmiştir.

Onun bizzat çırağı olan âşıklardan Firgani, Merami, Nafiz Yıldız ve Rahim Sağlam'ı sayabiliriz. Laçin Aladağlı, Merami ve Firgani'nin mahlasları Reyhani tarafından verilmiştir. Reyhani, Çobanoğlu'na da mahlasını kendisinin teklif ettiğini belirtmiştir.

Türkiye'nin bütün bölgelerini gezerek çeşitli programlara katılan Reyhani, çok sayıda yurt dışı seyahati de gerçekleştirmiştir.

Sanatını icra etmek ve kültürel etkinliklerde bulunmak üzere gittiği ülkeler şunlardır: Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, İran, İsveç, İsviçre, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Macaristan, Norveç, Suudi Arabistan, Türkmenistan.

Âşık tarzı şiir geleneğinin günümüzdeki en büyük temsilcilerinden biri olan Âşık Yaşar Reyhani, katıldığı bütün yarışmalarda önemli dereceler almış, plaket, şilt, takdirname ve başarı belgeleriyle taltif edilmiştir.

ABD'nin Michigan Üniversitesi bünyesinde yer alan Orta Doğu ve Kuzey Afrika Araştırmaları Bölümünce 1992 yılında verilen fahri öğretmenlik belgesi bunlardan biridir.

Reyhani, hikâye musannifi ve anlatıcısı olarak da kendinden söz ettirmeyi başaran çok yönlü bir aşığımızdı.

Hayatı boyunca hazırladığı çok sayıda plak ve kasetin içinde hikâyeler de önemli bir yer işgal etmektedir. Reyhani'nin başarılı olduğu alanlardan biri de muamma çözme ve askı indirmedir. Âşık tarzı şiir geleneği içinde "askı" ve "muamma", cevabı kendi içinde gizli bulunan bir çeşit bilmecedir. Âşıklar, meslekî birikimleri ve sezgileriyle bu tür bilmeceleri çözmektedirler. Reyhani de muhakeme yeteneğini kullanarak muamma çözen güçlü âşıklarımızdan biridir.

Kaynak: Atatürk Üniversitesi Erzurum'un Yüzleri Reyhani, Prof.Dr.Dilaver Düzgün