Atımla yola çıkıyoruz seherde Sabah büyük bir kuş uyanıyor, Ağırlaşmış ay gibi susuyorum, Yaşı bilinmeyen yağmur önümde, Bin yıl ötedeki ufak çiçekler. Dün gece, dün gece gördüm düşümde Kömür gözlümden ayrı düşmüştüm Sevdamın avucunu bastırıyorum gcceye Yağıyor dağlara kar benim için Güz ağaçları ile karıştırıyorum sisleri Beni yola bırakan ırmağa dönüp bakıyorum Uzaklıkların sınanmış bıçağı Bir şey demek gelmiyor içimden Kanımın buğdayını savuruyorum. Atımla, atımla yola çıktım seherde Lale sümbüller içinde hüma kuşları ötüyor, Avcılar yolu tutmuşlar dağlara erken erken, Dar sokaklardan geçiyorlar, Sağlarına sollarına gümüşlü hamayıl asmıslar Al atlarının, Mücevherli tüfekler asmışlar omuzlarına, Yeterince şarapları var günbatımı için İnsan gibi bakan kartalları gördüklerinde.
II
Kısmetse bu akşam Eğrikol' da yatarız, Yürümeyen geleceği üzüntümün, Uzaklara kar gibi yağıyor bilmediğim yıllar Saklanmış sabahın akpak anısı. bir kuyu görmüştüm orda, ağzı kapalı, Geçmişin fazlalığını sınadı yureğim, Güzeller suyundan içip kanarmış. Dizimde derman kalmamıştı, çöktüm oturdum, Ağzı kapalı kuyuya baktım, akşamın başkenti Konuşmaya başlamamış bir buzağı gibi, Yazmalar gibi alaca bulaca baktım, Bir söğüt, bir söğüt de baktı benimle, Kuşların arasında dal konuşuyordu. Kırılmamış taş gibiydi güni Karanlık toprağı karıştırıyordu, Gizlilik soyluluk veren yaşama. Hiç güzel sevmedik mi yalan dünyada. Gelinin ibrişimdi saçı, sustum kaldım, Yatmadı benimle unutmam, ay toprağa değiyordu, Üstüne dört libas giymişti Bir kara, bir yeşil, bir al, bir beyaz, Göğsünde dört nişan gördüm Bir elma, bir ayva, bir nar, bir kiraz, Cerenlerin yolundan koştu gitti.
III
Iraktır derler Kefendiz'in yolunu, Yaşlanmış bir yağmur gibi kararıyorum, Kısmetse bu gece Kefendiz' de yatarız Akşam, uyardığım yolların kutsallığı, Doğunun sütündeki haşhaş, amansız ot. Al benekli keten giyer kızları, Kar gibi paylaşırlar çiçeklerin sessizliğinde Filiz veren söğütlerin yanında türkü söylerler, Sevdamın şamdanı yanar gözlerinişn ucunda, Bakışımın iki avucunda yunar kederim. Al yeşil konakları var, al çuhalı Yiğitler iner ufacık meşeli yollara, Uçar beyaz kazlar, gergin kumrular konar İnci mercandan dallara, Mevsimidir büyüyen taşın, arada bir öten Badem ağacının, büyülerle uyutulmuş toprakta. Ah elin ve gökyüzünün çaresizliği... Çok çekti gönlüm, gönlüm, ayrılıktan küçük bir kuş, Uzakların kırağı düşmüş camı, Sevdaya düşen yorulmaz derler. Yedi türlü çiçek vardı başında Dökmüş ince bele tel karmakarış. Akşamdan soyunup girdim koynuna Seher yıldızını gördüm, ülkeri gördüm, Garipçe garipçe öten ibibik uyandırdı beni Tekir' e gidecektim, ağır yağmurla yanyana, Suyu dalgalı köprüden geçip.
IV
Gençliğimin karını serpiyorum ocağa, Atımla Kırım'ı aştıktan sonra Boynuna bırakırım dizgini düşsün, aksu'yun köprüsünü geçerim konuşkan bir arı ile, Yağmur yağarken hendeğe, soyluluk getiren tan, Şebboyların içinde saçını tarar havai sabah, Ulu kuşlar semah kurar yukarıda, Orman ve cırcırla büyümüş çılgınlık. Güneşin kara dikenleri bölüyor yorgunluğumu, Akarsuyun tüyleri birikmiş sesini incelten acıma, Kuş sürüleriyle türkü çağırıyor yaşamın egemen otu. Kısmetimiz varsa bu akşam Maraş' ta yatarız, Bir han gördüm üç yüz altmış kapılı, Kimini açtık, kimini ördük, çekik kaşlı yıldız, Altın kafeslerde öter bülbülleri düşümdeki zamandan, Tazıları gökboncukludur, seslenelim diye gök, Yeşil ördek yayılmıştır çemenin şaşkın seline. Bir buğday benizli, zülfü dolaşık Gitme kal dedi, oyaladı beni ateşböceği evinde, Perdelerin çiçeklerini topluyordu elma ağacı, Saçındaki gülü koparmıştı bahçe. Şarabı çam testilerden içtikti, dokunulmamış gün, Toros' tan göç ediyor gibi, Sonra batı rüzgarı girdi uykumuza, Güvercinler girdi, kuğu kuşları, turnalar, Uyuyup uykuya kanamaz oldum, Uyandım ağladım, Sarhoştum daha.
VIII
Üç derdim var birbirinden seçilmez Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm, Daracık daracık bir yerim de yok. Akşam geçiyor yaban arısını iterek, Yüreğimin toprak yığını kuşlarla hafifliyor, Acı, sıcak çorbasını arıyor tenceremde, Ağlayayım diye bir cam, Camın mendiline silinen yağmur, Bu ılık yaz yağmuru yeşertir yüreği Yapraktan önce kız memelerine değer. Yüzümüzü yıkadığımız akşamın esintisinde Rüzgarın kederli arabası oyalar bizi, Pencerenin lambasını söndürmüştür batan güneş, Sel gibi kurumuştur gün, geceye yürüyen dal, Varırız atım, tokmağını çalarız Ayışığında kuzulu kapının, sisle yanyana. Selvi yuvarlayıp durur yıldızları tıngır mıngır, Ayın kınalı elleri sevgilimin yüzüne değer. Konuşan kuşlar götürürüz ona saydam gagalı, Görülmedik yemekler, Fizan tarakları, İpek mahreme, çift yanlı fildişi ayna... Atım sende küheylanlık varsa Gece yar koynunda yatarız atım.
IX
Ayrılık acı Mektubunu okuyamıyorum Gün mü, gece mi belli değil Gelmeyeceğini yazmış olmalı.
X
Sevgilim beni bu bahçeye getirmişti Yağmurlar yağmış, rüzgarlar esmişti Şarap içmiştik yanyana Küpeler kulakta mum gibi yanar
XI
Kuşlar seslerini bulmak için Bahçelere koşuyorlar O kadar yer gördüm ki İçim sızlıyor unuttukça
XII
Pervaneyi öptü sevdi Yanık bir türkü söyletti ona Bense akşamın koca denizine doğru İndim, yüreğim yanık.