Bir nüsha-i kübrâ idin, oğlum, elimizde: Sen benden okurdun seni, ben senden okurdum. Yüksekliğin idrâkimi yorgun bırakınca, Kalbimle yetişsem diye, şâirliğe vurdum. Şi’rin başı hilkatteki âheng-i ezelmiş... Lâkin, ben o âhengi ne duydum, ne duyurdum! Yıktım koca bir ömrü de, baykuş gibi, geçtim, Kırk beş yılın eyyâm-ı harâbında oturdum. Sen, başka ufuklar bularak, yükseledurdun; Ben, kendi harâbemde kalıp, çırpınadurdum! Mağmûm iki üç nevha işittiyse işitti; Bir hoşça sadâ duymadı benden hele yurdum.