Sevdiğim yar bana göndermiş name Rüzgar dokunmamış dal ister benden Bir lezzet olmasın onun tadında Hiç arı görmemiş bal ister benden
Çobanoğlu'yum ben iz bulabilmem Kışın çok ararım yaz bulabilmem İnsanlarda doğru söz bulabilmem Yalan söylemeyen dil ister benden
Asıl soyadı Çobanlar olan Murat Çobanoğlu 1940'ta Kars'ın İstasyon mahallesinde doğdu. Annesi Lala (La'li) hanımdır. Babası, Aşık Şenlik'in çıraklarından Aşık Gülistan'dır; Arpaçay'ın Kıraç köyünden olup 1920'de Kars'a yerleşmiştir. Karısının erken ölümü dolayısıyla oğlunu o büyütüp yetiştirdi. İlkokul öğrenimi gören Murat Çobanoğlu çocukluğunda babasının saz çalışını dinledi, ama ona özenmedi. Ancak 1951 'de gördüğü bir düş üzerine tutumu değişti. olayı şöyle anlatıyor:
“Göç mevsimi yaylaya göçerken susadım. Yol kenarında bulunan çeşmeye su içmeye gittim. Ben oyalanınca göçlerimiz dağı aştı. Akşamın alacakaranlığında uyuyakaldım. İşte o zaman nasibim olan aşıklık ilhamı bana verildi. Sabah, yaylada beni bulamayan babam düşer yollara, beni aramaya. Beni çeşmenin başında uyurken bulunca, aşık olacağımı söyledi. Saz aldı. Saz tutmasını öğretti. O zamandan bu yana saz çalmaya, şiir ve türküler söylemeye başladım.”
Murat Çobanoğlu Artvin, Konya, Erzurum ve Mut'ta yapılan yarışmalarda dereceler aldı. Özellikle atışma dalında başarı gösterdi. Sık sık radyoda ve televizyonda -değişik konularda- söyledi. Saza egemenliği, ulusal duygularının güçlülüğü ve kendine özgü sesiyle ilgi çekti. Kars'ta “Çobanoğlu Halk Ozanları Kahvesi”ni açıp işletti. Yurt içinde ve dışında düzenlenen bazı şenliklere katıldı.
1965'e kadar Devrani, 1967'ye kadar Yanani, ondan sonra da Çobanoğlu takma adını kullandı.
YAPITI Murat Çobanoğlu'nun yayımlanmış bir şiir kitabı yoktur.
KAYNAKÇA . Muzaffer Uyguner (Halkevleri dergisi, Mart 1970); Tahir Kutsi, Türk Halk Şiiri (Antoloji, 1978); Feyzi Halıcı, Saz Şairlerinin Diliyle Atatürk (1981 ); Emir Kalkan, XX. Yüzyıl Türk Halk Şairleri Antolojisi (1991 )
Asım Bezirci Türk Halk Şiiri II-1993
26 Mart 2005 tarihinde Ankara'da vefat etti...
Eserlerinden bazıları:
İster Benden
Sevdiğim yar bana göndermiş name Rüzgar dokunmamış dal ister benden Bir lezzet olmasın onun tadında Hiç arı görmemiş bal ister benden
Ne bir çiçeğim var, ne de bir bağım Ne bir sedirim var, ne de konağım Ne bir yuvam vardır, ne de otağım Al kuşam içinden şal ister benden
Kaşları kemandır, kirpiği oktur Feleğe karşılık oyunum yoktur Bir kuzu bulamam koyunum yoktur Yine de bir sürü mal ister benden
Ben bu gidişilen nereye varam Derman bulabilmem, yaramı saram Ne bir çölüm vardır, ne de bir sahram Yine yüce dağdan yol ister benden
Bu fani dünyada çoktur zararım Ne bir kazancım var, ne de bir karım Ne bir ağacım var, ne de yaprağım Yazın kışın solmaz gül ister benden
Çobanoğlu'yum ben iz bulabilmem Kışın çok ararım yaz bulabilmem İnsanlarda doğru söz bulabilmem Yalan söylemeyen dil ister benden
Gör
İnsan dedikleri duvara benzer Hele suvakları dökülsünde gör Gördüğün her güzele aldanma Saç ağarsın beli bükülsün de gör
Kara toprak insanları yoğurur Vedası geleni bir bir çağırır Arkası kuvvetli fazla bağırır Dostları yanından çekilsin de gör
Demek ki dünyada olur dermanın Birgün uyanırsın geçmiş zamanın Bazı insan der ki ben bir aslanım Ezrayıl peşine dakılsın da gör
Çobanoğlu kulak versen sözüne Yazılanlar mutlak gelir yüzüne Evde bile karı bakmaz yüzüne Hele sırtın yere yıkılsın da gör
Güvenmem
Böyle midir dünya senin bütün işlerin Var git dünya daha sana güvenmem Kâr yerine çoktur bana zararın Var git dünya daha sana güvenmem
Biçare Kerem'i yandırdın nara Arzu, Kamber için kaldı avara Ferhat az mı külünk vurdu dağlara Var git dünya daha sana güvenmem
Çok yiğidi sen caydırdın ahdından Çok güzele ah çektirdin bahtından Çok sultanı sen indirdin tahtından Var git dünya daha sana güvenmem
Çobanoğlu arzuhalin bildirdin Çok yiğidin gül benzini soldurdun Aşıkları gurbet elde öldürdün Var git dünya daha sana güvenmem
Mevla'm Emreylese Gökte Güneşe
Mevlam emreylese gökte güneşe Zerresi dünyayı yakar mı yakar Kanber Arzu için suda boğuldu Mecnunda Leyla'yı yakar mı yakar
Bir yanı ışıktır bir yan karanlık Bazı su durudur bazı bulanık Kuşlar havadadır sularda balık Ah çekse deryayı yakar mı yakar
Çalışıyor görür müsün arıyı O da sever çiçeklerden sarıyı Bir ana kuş görmez ise yavruyu Daldaki yuvayı yakar mı yakar
Dünya aynı yerde durur ha durur Güneşin ateşi her yan kurutur Esmez ise rüzgar yağmazsa yağmur Ekinler tarlayı yakar mı yakar
Aşık olan kurtulur mu sızıdan Ne anladım gönlüm sen bu yazıdan Bir koyun ki ayrılırsa kuzudan Meleşir yaylayı yakar mı yakar
Çobanoğlu gündüz olur gecesi Ne yandan geliyor bu acı sesi Bir evladın olur ise acısı Anayı babayı yakar mı yakar
Öğretmen
Ana baba gibi emeği vardır Ağızdır, lisandır, dildir öğretmen Sevgisi, şefkati insana yardır Vücuttur kanattır koldur öğretmen
Talebe okulun yeşil fidanı Yanan bir ocağın sönmez dumanı Öğretmendir yaraların dermanı Arıdır, kovandır, baldır öğretmen
Öğretmendir bize gösteren yolu Odur talebenin kanadı kolu Öğretmen hazinedir, doludur dolu Yapraktır, ağaçtır, daldır öğretmen
Öğretmendir fabrikanın temeli Öğretmendir bütün dünyanın dili Bütün insanlara uzanır eli Bize ışık tutan yoldur öğretmen
Öğretmendir ışık veren dünyaya Öğretmendir bizi götüren aya Öğretmenin ilmi benzer deryaya Irmaktır denizdir göldür öğretmen
Sende yetişmiştir nice paşalar Öğretmensiz açılır mı kapılar Temelinden sağlam olan yapılar Çobanoğlu der ki güldür öğretmen