Bir akşamdı, evimizde ecel kanat germişti, Anneni - bir cellad gibi - vurup yere sermişti. Ölüm ile pençeleşen bir hayatın güreşi, Sekiz yıldan sonra dinmiş; nihayete ermişti. Adalar'ın denizinde batan akşam güneşi Sönük, ölgün ışığını çamlıklara dökmüştü. Evde yoktun, sonra geldin, dağda kırda gezmiştin; Lâkin bilmem bu yokluğu nerden, nasıl sezmiştin? Güzel ela gözlerine bir öksüzlük çökmüştü, Gözyaşımda dehşetli bir sır arayan gözlerin, Issız kalan vicdanıma karanlıklar serperdi. '-Baba! Annem nerde? ' dedin,hep tüylerim ürperdi: Hançer gibi ta ruhuma battı yaman sözlerin. O gün bugün 'Annem nerde? ' diye ba'zı sorarsın, Gülümserim gözyaşlarım sakin sakin akarken; Uzaklarda bir şey arar, ufuklara bakarken, Benim dalgın gözlerimde hayalini ararsın. O tâli'siz bi-çareyi bak ben bile unuttum, Gönlümdeki iniltiyi ninnilerle uyuttum. Unut kızım, sen de unut, anma artık adını; Yabancıdır bize, sorma o zavallı kadını. Sorma kızım, sorma yavrum,ben de bilmem nerdedir; Onu örten kara toprak bir karanlık perdedir. 'O ağaçlar neresidir? ' diye sorma güzelim! Gel, seninle yapayalnız çamlıklarda gezelim. O ağaçlar batıp giden güneşlerin gölgesi; O serviler hayal olan varlıkların ülkesi. Bak bu yanda daha dil-ber fidanlar var, kuşlar var; Beyaz, penbe çiçek açmış gelin gibi ağaçlar. Bahar olmuş bak her yere hayat nuru saçılmış, Gözyaşların döküldüğü yerde güller açılmış. Güneş senin, bahar senin, bak sen de bir çiçeksin; Gül ki, benim küskün gönlüm o gülüşe özensin, Sessiz dağlar kahkahana cevap versin, bezensin. Ölüm şeklindeki sırrın ma'nasını düşünme Gölge gibi bir varlığın ru'yasını düşünme Sabahı yok, nihayetsiz karanlıklar içinde -Bir kıvılcım gibi- bir an beliririz, söneriz. Varlık budur benim için, hatta senin için de; 'Bir hakikat var mı? ' derken bir hayale döneriz. Nice yüzler gördüm, geçti - ben unuttum- besbelli; Her çehre bir hayalettir bu süreksiz ru'yada Unut yavrum, sen de unut! . Bu ölümlü dünyada Her cefayı unutmaktır bizler için teselli. Sonbaharın matemini gözlerimde okuma! ...