Ey beşer çehreli hayvan, heyhat, İlm ü irfan iledir zevk-l hayât. Onu hiç kullanamazsan nâdân, Neye vermiş sana nutku Yezdan? Yoksa zâtınca hayâtın hükmü, Ne olur bizce O Zât’ın hükmü? Neye geldin bu cihâna, söyle? Düşünüp durmak için mi böyle? Kimseye fâiden olmaz şunda. Ya niçin mâiden olsun bunda? Maksadın görmedeyim azm-i cinân, Ya niçin eylemedin terk-i cihan? Âhirette arıyorsun her ân, Burada yok mu sanırsın Rahman? Nef’-i ukbâyı edersin tafdîl, Buna mâni’ mi teâvün, tahsil? Kisb-i dünyâya bulursun tezyîf, Sana emr eyledi mi şer’-i şerîf? Vatan ü milleti bilmem dersin, Ya niçin kendine âdem dersin? Halk için hubb-i vatan îmândan, Sence şer’î mi değil hubb-i vatan? Neye dersin, o diğer ma’nâdır, Yâni mazmûn-i vatan ukbâdır? Çünkü hep cennete gönlün meyyâl, Ne İçin gaile-î ehl ü iyâl? Vatani zahiri sevmezsin sen, Ne demek hubb-ı mahall ü mesken? Görürüm hâl ile kaalin medhûl, Sence ahkâm-ı şerîat mechûl. Sun’unu eylemiyorsun teslîm, Bu mudur sence Huda’ya tâ’zîm? İyi halk ettiği şey ukbâda, Böyle va’z etmedesin efrada. Bize hep kahrını ettin izhâr, Bu mudur rahmet-i Hakk’ı ikrar? İyiden hâlî ise rûy-i zemîn, Nasıl ettin iyi şey’i tahmin? Görmesen fark edemezdin kendin, Onu dünyâda görüp öğrendin. Öteden gelmediğin pek derkâr. Ki bunu eyleyemezsin inkâr. İnanır sözlerine mağbûnlar; Hakk’a bühtan mı değildir bunlar? Bir nefes tevbe kılıp abd-i hazîn, Bunca isyanı ede afva karîn. İyi fark etmez isek nîk ü bedi. Bize eyler mi azâb-î ebedî? Sözlerin hep o azaba dâir, Anladık kahr eder, Allah kadir. Sözü yok onda olan gufranın. Yok mudur mağfireti Rahman’ın? Azıcık ma’deletinden bahs et, Lûtf ile merhametinden bahs et. Olamaz, sen ne kadar haykırsan, İntikam alması Hakk’ın kuldan. Aldırır, gelmek için hak yerine, Birinin sârim dîğer birine. Bil ki Hallâk-ı Cihan rahmandır, Her ne halk etmiş ise ihsandır. Cümle âsârı güzeldir, hoştur; Âleme boş dediğin pek boştur. Yalınız âbid olaydı inşân. Görülür müydü cihanda ümran? Dediğin yolda gideydi her bâr, Bulunur muydu bugünkü âsâr? Âdem etmezse bina vü i’mâr. Sen ne kâşane bulursun, ne mezar. Bunda har şey’i desem şayandır. Yaradan Hakk’sa, yapan İnsandır. Medeniyyet ne, diyorsun, bilmem; Medeniyyet yaşamaktır, sersem! Hazret-î Âdem’i fikr et bârî, Serde var mıydı anın destan? Acebâ var mı imiş herkese sor, Hazret-î Nûh zamanında vapor? O zaman posteki, yaprak giyerek, Meyve yoksa mazı, buğday yiyerek; Galibâ olmadığından çok taş, Ederek dâim ağaçlarla savaş; Toprak altında bütün meskenler, Kılarak tekne ve sallarla sefer; Cezbe-yî cerbezenin müncezibi. Senden örnekler alan zümre gibi, Ba’zı âdetleri ya’nî görenek Nev’-i hayvandan alıp öğrenerek, Bunda imrâr-ı dem eylerler idi; Sonunu onlara kim söyler idi? Bir terakkî ile gitmiş her şey; Ya’ni her âdet ü her söz, her re’y. Sonra bulmuş bu kemâli âlem, Eser-î kudret-i nev’-î âdem. Kim çıkarmış yer içinden ma’den? Neler olmuş, bak, o ma’denlerden! Olamazdı dese bir ehl-i vukuf, Volkan olmazsa maâdin mekşûf. Meselâ saikalar Rahmân’ın, Çâre-yî defi fakat inşânın. Siper-î saika, seyyâle-i berk, Hem de keştî-yi havaî bî-fark. Mahv ü îcâd, eser-î Azze ve Celi. Şübhe yoktur, gelir emriyle ecel. Ya, demir yollara var mı diyecek? Götürür şark ile garba yiyecek. Gerçi Kudret’ten eder istimdâd, Kılmış insan dahi çok şey îcâd. Bunlar etseydi de mâzîde zuhur, Kayb olup sonra olaydı mezkûr, işitince ya inanmazdık biz, Ya onun hepnlnn dardık mu’riz! Bunların cümlesi el’ân meşhûd, Cümlesi tecrübelerden mevcûd. Eser-î gayret-i âdemdir hep Servet ü rahat ü ikbâle sebeb. Sen de İslâm’a dilersen hizmet, Sa’y ile gayret ü ikdam öğret. Halka bildirme bu dünyâyı kerih, İlm ile ma’rifet eyle tenbîh. Sence matlûb değilse rahat, Bize çektirme azâb ü zahmet. Düşünüp ömrümüzün gayetini Nefsinin istememek râhatini, Vatan ü milleti kılmak nisyân, Kendi beytinde bulunmak mihmân, Hep ibâdetle geçip rûz ü şebi, Yine de gayrıdan olmak talebi; Sence meşru’ ise bunlar, pek şâz, Edemez kimse bu emri infaz!