Hz.Zeynep Binti Cahş (R.ANHUM)



Zeynep Binti Cahş (r.a.), hicretten 20 sene önce Mekke’de doğdu. İlk iman edenlerden oldu. Asıl adı Berre idi. Resûl-i Ekrem, adını Zeynep olarak değiştirdi. Babası Beni Esad kabilesinden Burre olup annesi de Resûlullah’ın halası Ümeyye Binti Abdülmuttalib’dir. Güzide sahabi Abdullah İbni cahş’ın (r.a) kızkardeşidir.
ZEYNEP BİNTİ CAHŞ, ZEYD BİN HARİSE (R.A.) İLE NEDEN EVLENDİ?
O, ilk hicret edenler arasında yer alarak Mekke’den Medine’ye hicret etti. İlk muhacirlerden oldu. Bekârdı. Fahr-i Kâinat Efendimiz onu evlâtlığı Zeyd İbni Hârise (r.a.) ile evlendirmeyi düşündü. Cahiliye devrinin yanlış âdetlerinden birisini daha yıkmak istedi. Kölelerin aşağılanmasını ortadan kaldırmak ve İslâmiyet’in insanları eşit saydığını göstermek üzere Zeynep’e dünürcü olarak gitti. Zeynep ve kardeşleri bu işi uygun görmediler. Hür bir kadının, azâtlı biriyle evlenmesi o günkü örfe göre imkân dahilinde değildi. Bunu içlerine sindiremediler. Hatta Zeynep (r.a.) tavrını şu ifadeleriyle ortaya koydu: “Ya Resûlallah! Ben senin halanın kızıyım. Ona varmaya râzı değilim. Ben Kureyşliyim.” dedi. Bunun üzerine Allah Ahzab Sûresi’nden 36. âyet-i kerîmeyi nâzil buyurdu. Meâlen: “Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Zeynep Binti Cahş (r.a.) tekrar Resûlullah’a sordu: “Yâ Resûlallah sen, Zeyd ile evlenmemi istiyor musun?” dedi. Efendimiz de: “Evet!” buyurdu. Bunun üzerine o: “Resûlullah’a âsî olamam.” dedi ve kabul etti. Fakat Hz. Zeyd ile Hz. Zeynep arasında samimi bir sevgi ve sıcak bir anlayış hâkim olamadı. Evlilik onlara rahat getirmedi. Geçimsizlikleri arttı. Bu beraberliğin uzun ömürlü olamayacağını sezen Zeyd İbni Hârise (r.a.) durumu Peygamber Efendimiz’e açma zarûretini duydu ve Efendimiz’e gelerek: “Ya Resûlallah! Ben ailemden ayrılmak istiyorum.” dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz bu söze üzüldü. Kendisinin sebep olduğu bir ailenin dağılmasına gönlü râzı olmadı. Fahr-i Kâinat Efendimiz ona: “Eşini tut, boşama. Allah’tan kork!..” buyurdu.
HZ. ZEYD EŞİNİ NEDEN BOŞAMIŞTIR?
İki Cihan Güneşi Efendimiz bu âilenin devam etmesi için gayret ediyordu. Fakat gönüller bir defa soğumuştu. Ülfet edebilmek, tahammül gösterebilmek bir hayli zorlaşmıştı. Buna rağmen âile olarak beraberlikleri bir sene devam etti. Geçimsizlikleri son haddine vardı. Bu birlikteliğe tahammülü kalmayan Zeyd (r.a.) nikah akdini bozmak zorunda kaldı. Hz. Zeynep’i boşadı.
ARŞTA KIYILAN NİKAH
Resûl-i Ekrem bu hadiseye çok üzüldü. Ancak cahiliye âdetleri toplumu kara bulutlar gibi sarmıştı. Bir kimse evlâtlığının hanımı ile evlenemezdi. Allah bu yanlış anlayışların, bâtıl âdetlerin kalkmasını murad etti. Çok geçmeden vahyini indirdi. Ahzab Sûresi’nin; 4 ve 5. âyetleriyle bu konuyu açıklığa kavuşturdu. Şöyle ki: Meâlen: “… Evlâtlıklarınızı öz oğullarınız gibi tanımadı. Bu, sizin ağızlarınızdaki lâfınızdır. Allah, hakkı söyler ve O, doğru yolu gösterir. Onları babalarına nisbetle çağırın. Bu Allah katında daha doğrudur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yoktur. Fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” Bu âyetler nâzil olunca azâd edilmiş köleler ve evlâtlıklar, öz babalarının adıyla anılmaya başlandı. Öz babası bilinmeyenler de eski efendilerinin dostu ve din kardeşi oldular. Aradan bir zaman geçti.
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN ZEYNEP BİNTİ CAHŞ (R.A.) İLE EVLENMESİ
Daha sonra da ayet, bu konudaki endişeleri izale eden hükmü bildirdi. Allah Teâlâ Ahzab Suresi: 37-40. âyetlerini inzal buyurdu. Meâlen: “(Resûlüm!) Hani Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah’tan kork! diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.” “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” Hz. Ayşe annemiz bu âyetleri duyduğu zaman: “İşlerin en büyüğü en faziletlisi ona nasip olmuş ve Allah onu gökte Resûlü’ne nikâhlamıştır. Zeynep, bize karşı bununla iftihar edecek, öğünecektir.” dedi.
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN DÜĞÜN YEMEĞİ
Zeynep Binti Cahş (r.a.) ile İki Cihan Güneşi Efendimiz, hicretin beşinci senesinde evlendi. O sırada Zeynep annemiz 35 yaşlarında idi. Mükellef bir düğün ziyafeti verildi. Enes İbni Mâlik’in (r.a) annesi Ümmü Süleym (r.a.) o gün Medine hurmasını yağ ile karıştırarak özel bir yemek yaptı. “Hays” adı verilen bu yemeği Enes ile birlikte Efendimiz’e gönderdi. Yemek iki kişiye zor yeterdi. Ama Allah dilerse bir orduya yetirirdi. Enes o zamana kadar hiç görmediği bir manzara ile karşılaştı. İki Cihan Güneşi Efendimiz ona: “Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali’yi çağır” dedi. O hayretler içerisinde gitti çağırdı. Efendimiz tekrar Enes’e: “Mescidde kim varsa, yolda kimi görürsen davet et!” buyurdu. Enes büsbütün şaşırdı. Bu kadar yemek kime yetecek diye kendi kendine alıp verdi? Ama emre uyarak dışarı çıktı. Kimi gördü ise düğün yemeğine çağırdı. Ulaşılabilen ashabın hepsi grup grup gelmeye başladı. Habib-i Kibriya (a.s.) efendimiz yemek kabını ortaya koydu. Bereketlenmesi için duâ etti ve: “Onar onar sofraya otursunlar ve herkes önünden yesin.” buyurdular. Çağırılan herkes o yemekten doyasıya yedi. Enes (r.a.) diyor ki: “Yedikçe kaptaki yemek çoğalıyordu. Adetâ alttan kaynıyordu. Davetlilerin hepsi yedi ve doydu. Getirdiğim yemek aynen ortada idi.” Resûl-i Ekrem bana: “Yâ Enes! tabağı kaldır.” buyurdu. Tabağı zevcesinin yanına koydum ve annemin yanına döndüm. Gördüklerimi hayretler içerisinde anneme anlattım. Annem bana “Hayret etme. Cenâb-ı Hak o yemekten bütün Medinelilerin yemesini dilemiş olsaydı, hepsi de yer ve doyardı.” diyerek bunun bir mûcize olduğunu söyledi.