Neler Oluyor?
20-12-1873 - 27-12-1936
Âfâk bütün hande, cihan başka cihandır;Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır!
Bayramda güler çehre-i mâ'sûm-i sabâvet,Ümmîd çocuk sûret-i sâfında ıyandır
Her cebhede bir nûr-i mücerred lemeânda;Her dîdede bir rûh demâdem cevelândır.
Âlâm-ı hayâtın iki kat büktüğü ecsâdFeyzindeki te'sîr ile âsûde revandır.
Ferdâ-yı sükûn perveridir sâl-i cidâlin,Nevmîd düşen kalbe ümîd-âver-i candır.
Heycâ-yi maîşetteki feryâd-ı mehîbinDünyâda biraz dindiği an varsa bu andır.
Subhunda bahârın şu sabâhat bulunur mu?Bak çehre-i gabrâya: Nasıl şen, ne civandır!
Her sînede bir kalb-i meserret darabanda,Her kalbde bir âlem-i eşvâk nihandır.
Raksân oluyor cünbüş-i dûşiyle anâsır,Gûya ki bütün sadr-ı zemin pür-galeyandır.
Eşbahı da cûşân ediyor feyz-i mübîni,Yâ Rab bu nasıl rûh-i avâlim-sereyandır!
Bayramda gelir yâ da ne hoş hâtıralar ki:Bin ömre verilmez, o kadar kadri girandır,
Iydin bana dâim görünür levh-i kerîmi:Mâzî-i tufûliyyetimin yâd-ı besîmi.
Birinci gün hava bir parça nâ-müsâiddi;İkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti.
Dedim ki: 'Fâtih'e çıksam yavaşça, bir yandaDurup o âlemi seyreylesem de meydanda,
Ziyâret etsem ehibbâyı sonradan... Hoş olur.Bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. '
Bu arzû-yi tenezzüh gelince, artık benDurur muyum? Ne gezer! Fırladım hemen evden.
Gelin de bayramı Fâtih'te seyredin, zirâHayâle, hâtıra sığmaz o herc ü merc-i safâ,
Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardanTutun da, tâ dedemiz demlerinden arta kalan,
Asırlar ölçüsü boy boy asâli nesle kadar,Büyük küçük bütün efrâd-i belde, hepsi de var!
Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,İçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar,
Biraz gidin; Kocaman bir çadır... Önünde bütün,Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için
Nöbetle bekleşiyorlar. Acep içinde ne var?'Caponya'dan gelen insan suratlı bir canavar! '
Geçin: sırayla çadırlar. Önünde her birinin.Diyor: 'Kuzum, girecek varsa durmasın girsin.'
Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir îlân,'Alın gözüm buna derler...' sadâsı her yandan.
Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele:Gelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele.
Terazilerden adam eksik olmuyor; birisiİnince binmede artık onun da hemşerisi:
'Hak okka çünkü bu kantar... Frenk îcâdı gıramDeğil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam.'
- Muhallebim ne de kaymak!- Şifalıdır macun!- Simit mi istedin ağa?- Yokmuş onluğun, dursun.
O başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller,Bu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller!
Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar;
Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevanÖnünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan
Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer...Ferâğ-ı bâl ile birden geviş getirmedeler.
Koşan, gezen, oturan, mâniler düzüp çağıran.Davullu zurnalı 'dans' eyliyen, coşup bağıran,
Bu kâinât-ı sürûrun içinde gezdikçe,Çocukların tarafındaydı en çok eğlence,
Güzelce süslenerek dest-i nâz-ı mâderle;Birer çiçek gibi nevvâr olan bebeklerle
Gelirdi safha-i mevvâc-ı ıyde başka hayât...Bütün sürûr u şetâretti gördüğüm harekât!
Onar parayla biraz sallandırdılar... Derken,Dururdu 'Yandı! ' sadâsıyle türküler birden,
- Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de,- Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de.
'Deniz dalgasız olmazGönül sevdasız olmazYâri güzel olanınBaşı belâsız olmaz!
Haydindi mini mini maşallahKavuşuruz inşallah...'
Fakat bu levha-i handâna karşı, pek yaşlı,Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı,
Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.Gelen geçen 'Bu niçin ağlıyor? ' deyip soruyor.
- Yetim ayol... Bana evlâd belâsıdır bu acıÇocuk değil mi? 'Salıncak' diyor...
- Salıncakçı!Kuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevâbına say...Yetim sevindirenin ömrü çok olur...- Hay hay!
Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetineKatıldı ağlamayan kızların şetâretine.
Mehmet Akif Ersoy