Mehmet Akif Ersoy

20-12-1873 - 27-12-1936

  • El-uksur’da

Emîr Abbas Halim Paşa Hazretlerine

Havâ ağırdı, fakat, pek dokunmuyordu sıcak;
Gurûba vardı esâsen yarım sâ’at ancak.
Yakındı sâhile mihmânı olduğum mesken;
Yavaş yavaş iniverdim ağaçlı bir tepeden.
O, Nîl’i koynuna çekmiş yeşillenen, vâdî,
-Ki yok hazan safahâtında ömrünün ebedî-
Önümde, zümrüde benzer, yığın yığın mevecât,
Saçıp saçıp uzuyor: Sanki bir serâb-ı hayât!
Şu imtidâda bakın, var mı yâl ü bâline eş?
Bu yâl ü bâli bütün gün kucaklayan o güneş,
Ki Nîl’i şarkına almış da garba geçmişti;
Ufukta son lemeâtıyle parlıyor şimdi...
Fakat ziyâsına hâlâ tahammül imkânsız.
Solumda bir büyücek hurma var ki yapyalnız...
Zemîni haylice mâil de olsa, çâresi ne?
Büründüm artık onun zıll-i pâre-pâresine.

Bu noktadan ne müheyyic fezâya doğru nazar!
Birer kanat iki sâhilde yükselen ovalar:
Nigâh uzandı mı bir kerre dûş-i sâhirine,
Hayâl uçup gidiyor başka âlemin birine!
Zemîne şimdi, o gündüz alev saçan, âfâk
Ilık ılık döküyor bir havâ-yı istiğrâk.
Gülümsüyor yüzü artık muhît-ı reyyânın,
Muhâtı, çünkü, semâdan inen bu çağlayanın.
Deminki samte bedel hande çınlıyor yer yer:
Gülümsüyor koca vâdî, gülümsüyor tepeler;
Gülümsüyor suyu tırmanmak isteyip öteden,
Uzun kürekli kayıklarla bir büyük yelken;
Gülümsüyor beriden gölgeler döküp Nîl’e,
Otel binâları etvâr-ı imtinânıyle;
Gülümsüyor kıyılardan beş altı hatve kadar,
İçerde, ipli sırıklarla işleyen kuyular;
Gülümsüyor suyu kırbayla aktaran fellâh;
Gülümsüyor bunu ömründe görmeyen seyyâh;
Gülümsüyor çalılıklarla örtülen dereler;
Gülümsüyor sayısız tarlalarla meşcereler;
Gülümsüyor karılar, başlarında topraktan,
Güğüm kılıklı birer kap dönerken ırmaktan;
Gülümsüyor derelerden balık tutan, çıplak,
Çoluk çocuk suyu kepçeyle aktarıp durarak...

Sabahleyin dolaşıp gördüğüm o heykeller;
Ki sermediyyete çılgın zavallı hırs-ı beşer,
-Kulûba nakşedecek yerde yâd-ı rahmetini-
Fezâya kazmak için zıll-i bî-kerâmetini;
Dikip de her kayadan bin hayâta seng-i mezâr,
Bu korkuluklara vahşetle vermiş istikrâr;
Ki secdeler edecekmiş ayaklarında zemîn;
Ki Arş’ı titretecekmiş alınlarındaki çîn!
Fakat zaman denilen dest-i kibriyâ-yı mehîb
Bu kahramanları etmiş ki öyle bir te’dîb:
Ne enf-i nahveti kalmış kırılmadık, ne kolu!
Civâr-ı ibreti enkàz-ı lâşesiyle dolu.
Ne çehrelerde mehâbet, ne cebhelerde gurûr;
Silik hutûtuna çökmüş bütün meâl-i fütûr.
Adâletin bu kadar bî-aman tecellîsi
Nigâh-ı zâire vermekte merhamet hissi.

Evet, mezârı o heykellerin uzaktı bana;
Şu var ki mün’atıf oldukça gözlerim o yana,
Gülümsüyor diyorum onların da çehreleri.
Gülümsüyor koca bir ma’bedin uzakta yeri.
Gülümsüyor sağa baktıkça karşıdan «Karnak»;
Gülümsüyor o sütunlar ki, Nîl’e müstağrak,
Zılâl-i ra’şe-nümâsıyle oynuyor emvâc.
Gülümsüyor, dağınık başlarında altın tâc,
Semâya fırça vuran hurmalar sevâhilden.

Oturmuş olduğum âsûde sath-ı mâilden,
Biraz yukardaki çardak biçimli gölgeliği,
Nasılsa görmek için kalkayım, dedim... Ne iyi!
Fransız, İngiliz, Alman, on üç kadar seyyâh,
Üçer beşer küme olmuşlar: İnliyor akdâh!
Birinciler gülüyor... Çünkü ceyb-i meşhûnu,
Yerinden oynatıyor kâinât-ı medyûnu.
«Sedan» düşündürecek olsa olsa maskarayı...
Refâh unutturur insâna en derin yarayı.
İkinciler gülüyor, hem de hakkıdır, gülecek:
Cihan bir emrine âmâde... «Öl! » desin, ölecek.
Tutuşturup bütün akvâmı karşıdan bakıyor!
Çelikle taş vuruşurken herif çubuk yakıyor!
Üçüncüler gülüyor, çünkü zûr-i bâzûsu,
Ne derse «doğru! » denen bir kefîl-i nâmûsu.
Beşer ki kuvveti bahşetmiyor henüz hakka;
Ne çâre var onu kuvvetle almadan başka?
Zebun musun? Yalınız ağlamak senin hakkın! ...

Evet, bu sâha-i cûşun, bu cûş-i ezvâkın
İçinde ben, yalınız ben zavallı gülmüyorum...
Oturmuş ağlıyorum, ağlasam da ma’zûrum:
Vatan-cüdâ gibiyim ceddimin diyârında!
Ne toprağında şu yurdun, ne cûybârında,
Bir âşinâ sesi, yâhud bir âşinâ izi var!
Sadâma beklediğim aksi vermiyor ovalar.
Bileydim ey koca Şark, ey cihân-ı dûrâdûr,
Senin nerendeki evlâdının nasîbi huzûr?
Başın belâlara girmiş; elin, kolun pâmâl;
İçinden esti mi bir gün hevâ-yı istiklâl?
Görür müyüm diye karşımda müslüman yurdu,
Bütün diyârını gezdim, ayaklarım durdu...
Yabancı sesleri geldikçe reh-güzârımdan,
Hep inkisâr-ı emel taştı rûh-i zârımdan!
Vatan-cüdâ olayım sînesinde İslâm’ın?
Bu âkıbet, ne elîm intikàmı eyyâmın!
Benim ki yaşlıyım artık düşük kolum, kanadım;
Bu intikàmı çalışsın da alsın evlâdım.

Ufukta şimdi güneş sönmek üzre sallanıyor;
Şu var ki çehresi hâlâ parıl parıl yanıyor.
Biraz geçince, şuâ’ât-ı vâpesîniyle,
Dikildi geldi de karşımda, ansızın Nîl’e,
Sularla esnemeyen bir amûd-i nûrânûr.
Fakat bu zıll-i mübâhî, bu intibâ’-ı vakùr,
-Ki çok zaman kalacak sandım imtidâdından-
Beş on dakîkada Nîl’in silindi yâdından!
Yazık, o gölge de milyarla zıll-i nâ-yâba,
Katılmak üzre atılmış meğer bu girdâba!

Görünmüyor güneş artık, önünde perde cibâl;
O şimdi başka ufuklardan etti arz-ı cemâl.
Acıklı rûhunu mağrib hazin hazin döktü;
Zemîne şâm-ı garîbân yavaş yavaş çöktü.
Değişti çehresi Nîl’in: Önümde az kumral;
Deminki zıll-i sütûnun yerinde pek koyu al;
Biraz ilerde, fakat, âdetâ karanlıktı.
Bu reng-i mâteme dağlar da âşinâ çıktı:
Karardı baktım uzaktan dumanlı cebheleri.
Ridâsı mağribin artık kucaklamıştı yeri.
Demin gülümseyen âfâkı tülledikçe zılâl,
Uyandı rûh-i garîbimde bir hayâl-i muhâl:
Cihân-ı sâmiti karşımda ağlıyor sandım...
O gölgelikten inip nûra doğru tırmandım.

15 Kânûnisânî 1329 (28 Ocak 1914)

Mehmet Akif Ersoy

Anadolu Şairleri

Kul Hi̇mmet

30 Kasım -0001 , Pazartesi


Ercişli Emrah

30 Kasım -0001 , Pazartesi


Erzurumlu Emrah

30 Kasım -0001 , Pazartesi


Bahti̇yar Vahapzade

16 Ağustos 1925 , Pazar


Enver Gökçe

1 Ocak 1920 , Perşembe


Sultan Abdülaziz

1 Şubat 1830 , Pazartesi


Yıldırım Beyazit

10 Mayıs 1354 , Cuma


III.SELİM

24 Aralık 1761 , Perşembe


II. Mahmut

20 Temmuz 1785 , Çarşamba


Yavuz Sultan Seli̇m

10 Kasım 1470 , Perşembe


Hod'lu Noksani

1 Ocak 1922 , Pazar


Necati Bey

30 Kasım -0001 , Pazartesi


Behiştî

30 Kasım -0001 , Pazartesi


İbrahim Nasrallah

30 Kasım -0001 , Pazartesi


Uğur Işılak

15 Kasım 1971 , Pazartesi


ŞİİR BİR TUTKUDUR

Bu Gün Bize Pir Geldi

20 Ocak 2025 , Pazartesi - 20:33:02


Kimsenin Aybına Bakma

20 Ocak 2025 , Pazartesi - 20:24:36


Gafil Gezme Şaşkın

20 Ocak 2025 , Pazartesi - 20:18:31


Ali Diyerek

20 Ocak 2025 , Pazartesi - 20:12:53


Bekliyorum/yaşar Nabi Nayır

19 Ocak 2025 , Pazar - 15:10:35


Yar Safa Geldin

19 Ocak 2025 , Pazar - 14:30:48


Unuttum İ̇şte

18 Ocak 2025 , Cumartesi - 17:01:04


El Aldı Gitti

18 Ocak 2025 , Cumartesi - 00:18:04


Bülbül Olmuş Gülistanı Beklerim

18 Ocak 2025 , Cumartesi - 00:10:11


Yetim Bahçe

17 Ocak 2025 , Cuma - 23:52:42


Dikkat Etmezsen

17 Ocak 2025 , Cuma - 23:49:49


Gel/Karacaoğlan

13 Aralık 2024 , Cuma - 23:52:07


Acz

9 Aralık 2024 , Pazartesi - 13:24:26


Kaldırımlar

6 Ocak 2023 , Cuma - 23:28:18


İ̇nci̇tme

26 Kasım 2024 , Salı - 19:47:50


G-33JZKG2P8E