Biz de yasarız azizim,
Yasamaya gelince, biz de yaşarız ama,
Olmuyor cebimizden kattığımızla eğlenmek,
Gönlümüzden katalım,
Varlıklı kişileriz neşeden yana.
Pazarımız hoş mu geçecek,
Şart değil Büyük ada, Heybeli;
Çok bile gelir kayığı Aristo’nun:
Sekiz arsın iki karış,
Kız gibi Cidali yapısı.
Bir işaretimize bakar
Çıkmazsa balığı alesta,
Aylardan temmuz, günlerden pazar;
Yeni kapı açıklarındayız...
Bırakın Hasan geçsin küreğe,
Utandırmaz bu kollar sahibini.
Kabarmaz bu avuçlar
On ikisinden beri naşirlidir.
Fazla külfet istemez,
Bol sigaramız olsun,
Köfte, ekmek, domates yeter.
Karimiz, sevgilimiz yanımızda
Başaltında şarap testisi...
Dedik ya bugün pazar
Belki genç arkadaşı
'İlk defa güneşe çıkardılar',
İsteriz bütün dostlar aramızda olsun;
Kiminin Hanya'dan gelir selamı,
Kiminin Konya'dan
Sandalımız geniş değil, ne çare,
Gönlümüz kadar.
Ne yapalım bol şarabimiz var ya,
Onların sağlığına içecek;
Gün ola harman ola!..
Anlarız biz de bu islerden,
Elimiz değdi de okşamadık mi,
Su 'pür hayal' saçları ?
Kim istemez 'yâr'i uyutmasını 'sine' de
Batan güne karsı,
'Bâde' içmesini 'Yâr eli'den?
Gözü kör olsun feleğin,
Gelecekten umudumuzu kesmedik,
İçimiz öylesine ferah...
Son kadehlere doğru sorsun,
Sesi en güzelimiz bizden:
'Gam, keder ne imiş?'
Yontulmamış sesimizle cevabi hazır:
'Geç azizim, geç!'