Beyaz entârisiyle kar gibi kız, Sanki Cennet’ten inme zâde-i hûr; Ya seher-pâredir ki perrandır Dûş-i nâzında bir sehâbe-i nûr. Kuşanıp bir nitâk-ı hürriyyet Geziyor hâk-dânı dûrâ-dûr! Hâle-dâr eyleyince bedri şafak Bu kadar dil-nişîn olur ancak.
Ya şu oğlan şu tostopaç afacan Ki fezâlar gelir sürûruna dar; Taşıyor sanki sığmıyor kabına... Kendisinden büyük de bayrağı var! Geçti mâzî denen o devr-i melâl, Haydi feth et: Senindir istikbâl.
Koşuyor el ele vermiş iki kardeş; birinin Yaşı beş yoksa da, var altı kadar dîgerinin. Bakıyor arkalarından dayanıp değneğine Hayli düşkün bir adam: — Kız o ne? Düştün mü yine! Sana bin kerre dedim koşma, yavaş git, yaramaz! Haydi kalk ağlama... Söz dinlesen olmaz mı biraz? Silkiver üstünü Ahmed, bakıver ağlamasın. — Ağlamam ağbaba... — Artık yetişir, oynamayın.
Söktü baktım ki hemen bir alay etfâl öteden, O nasıl mevkib-i şâdî, o ne âlem, görsen! Her çocuk bir kocaman bayrak edinmiş, geliyor; «Yaşasın! » sesleri eflâke kadar yükseliyor. Görerek yapma değil hem, ne tabî’î etvâr! Şu yumurcaklara bak: Sanki ezelden ahrâr! — Bağırın haydi çocuklar... — Yaşasın hürriyyet!
Derken alkış geliyor; sonra da nevbet nevbet, Ya Vatan Şarkısı, yâhud ona benzer bir şey Okunup her köşe çın çın ötüyor... Hey gidi hey! Bir mezarlık gibi dalgın yatıyorken daha dün, Şu sokaklarda bugün dalgalanan rûhu görün! — Biz de gitsek azıcık, ağbaba, olmaz mı? — Gidin. Çok koşup terlemeyin ha! Amanın dikkat edin.
İki kardeş dalarak lücce-i etfâle hemen, İki dürdâne-i ismet gibi yüzmekte iken; Bakarak arkalarından bu güzel yavruların; Döndü birdenbire sîmâsı duran ihtiyarın. Ne için ağladı? Bilmem. Şunu duydum yalınız: — Âh bir kerre gelip görse Yemen’den babanız! ..