«Ölen insan mıdır, ondan kalacak şey: Eseri; Bir eşek göçtü mü, ondan da nihâyet: Semeri.»
Atalar böyle buyurmuş, diye, binlerce alın, Ne tehâlükle döker, döktüğü bîçâre teri! Şu bekà hırsına akl erdiremem, bir türlü, Sorsalar, bence, temâyüllerin en derbederi: Hadi, toprakta silinmez bir izin var, ne çıkar, Bağlı oldukça telâkkîye hakîkî değeri? Dün, beyinlerde kıyâmet koparan «hikmet»i al, Bugünün zevkine sor: Beş para etmez ciğeri! Gündüzün, başların üstünde gezen «şâheser»in, Gece, şâyed, arasan, mezbeledir belki yeri! İsteyen almaya baksın boyunun ölçüsünü, Geri dur sen ki, peşîmân atılanlar ileri. Bilirim: «Hep de semermiş! » diyecek istikbâl, Tekmelerken şu kabarmış sıra kümbeltileri. O ne çok bilmiş adamdır ki: Gider sessizce, Ne esermiş, ne semer, kimsenin olmaz haberi!